OHH NE ÂLÂ MEMLEKET
TURGUT KOÇAK (GENEL BAŞKAN)
24 OCAK 2017
Ne hukuk tanı, ne evrensel
uygulamaları. Canın nasıl istiyorsa ülkeyi öyle yönet. Kimisini
kapının önüne koy, kimisini bir özelliği olsun olmasın ülkenin
başına bela yapıp yönetimde Ali kıran baş kesen yap. Sonra da meğer
bunlar benim bildiğim gibi değilmiş deyip gözaltına alıp terör
örgütü üyesiymiş diye içeri gönder.
Anımsıyor musunuz bir Adana Valisi vardı Hüseyin Avni Coş, sonra
Sakarya Valisi mi oldu ne? İşte o kişi bir zamanlar bütün
yurttaşları tehdit eder sesini kesmeye çalışırdı da AKP ve saray
iktidarı onu eleştirenlere karşı sesini yükseltmekle kalmaz,
terörist damgasıyla üstüne giderdi. Şimdi o muhterem de
Fethullahçılıktan pasaportu iptal edilenler arasına girdi. Daha ne
örneklerle karşılaşacağız kim bilir?
Bütün bu işlerin nasıl olduğuna şaşırıyorsanız şaşırmayın çünkü bu
iktidarın böyle şeyler fıtratında var. Hani derler ya atalarımız ne
ekersen onu biçersin diye, AKP ve saray iktidarı da özet olarak
ektiğini biçiyor. Hani örnekler; bu iktidar için gerçekleri
görmesine yarasa neyse, tam tersine AKP ve saray iktidarı benzer
örnekleri yeniden yeniden üretip sahneye koyuyor. Bir bakıyorsunuz
bilmem ne cemaati ve tarikatı bilmem ne bakanlığında kümelenmiş,
yönetim onlardan soruluyor. Polise ve TSK'ya kadro mu alınacak,
iktidar tarikat ve cemaatlerin amellerinden emin olduğu için onlara
öncelik tanıyor. Bu gibiler de sonra gidip Rus Büyükelçisi Karlov'a
suikast düzenliyor.
Ülke en basit konularda bile KHK'larla yönetilmek isteniyor. Birisi
görevden mi alınacak, dayandır KHK'ya koy kapının önüne. Birisi
yeniden mi dönecek işinin başına bakalım bu konuda KHK ne diyor ona
göre davran göreve iade et ya da etme. Sanki ülkemizde yürürlükte
olan yasa masa bırakılmamış da hepten tadil edilmiş.
Bakın şu Milli Eğitim Bakanlığı'na neler dönüyor neler? Eğitimin
içine edilmiş. Sürekli müfredat değişikliği ile çocuklarımızın, anne
ve balarının başları döndürülüyor. Her değişiklikte de aşama aşama
dinci ve gerici eğitim biraz daha kök salıyor. Utanmazlık
arlanmazlık öyle boyutlarda ki, çocuklara ağaç resmi olan kağıtlar
verilmiş. Bu ağacın dallarında da sorular var. Sizin anlayacağınız
anne ve babaların namaz kılıp kılmadıkları soruluyor. Sabah namazı
kılınıyor muymuş falan filan. Çocuklar aileleri hakkında ilgililere
bu yöntemle bilgi vermiş olacaklar sizin anlayacağınız. Kendilerine
eğitimci denilen örümcekli kafalarsa akıllarınca aileleri fişleyip
ona göre çocuklarımıza muamele çekecekler.
Şu utanmaz arlanmazlığa bakın bir. Eğer çocuklara verilen kağıdı
çocuklar anne ve babamız ve dahi çocuklar namaz kılıyorlar diye
doldurursalarmış kendilerine ödül verilecekmiş. Yani çocukları
kullanarak anne ve babalara bir şekilde baskıya yönelen bir sulta
söz konusu. AKP ve saray iktidarı ile birlikte ülke Milli Eğitimi bu
hale getirildi. Onlara göre Milli Eğitim Bakanlığı gerici eğitimi
yeterince uygulamada başarılı değil. Çünkü MEB'in üzerinde kamuoyu
baskısı var. İşte bu yüzden AKP ve saray iktidarı durup dururken
yasa çıkarıp Milli Eğitim Vakfı'nı kurmadı. Görevlileri atandı, bu
vakfın bizim sırtımızdan toplanan vergilerden paraları ayrıldı. Bu
vakıf eğitimde söz sahibi olacak. Söz sahibi derken dinci, gerici,
şeriatçı ve faşizan eğitim anlayışı bu vakıf aracılığı ile
gerçekleştirilecek. Kamunun tepkisi yüksek olduğunda da suç
siyasetin üstünden alınıp vakıf yaptı ne yapalım denilerek bir
savunma yöntemi geliştirilmiş olacaktır.
Sonuç olarak; Recep Tayyip Erdoğan Afrika ülkelerine geziye
çıkmıştır. Hani bir soru sorarlar ya ıssız bir adaya düşseniz
yanınıza alacağınız üç şey nedir diye, Recep Tayyip Erdoğan da bu
gezide yanına üç şeyin içinde sayılabilecek olan Eğitim Vakfı
temsilcilerini almış. Bunlar ne yapacaklarmış bir bakalım.
Bildiğiniz gibi bu ülkelere Fethullahçılar gitmiş okullar açmışlar.
Bu vakıfta Fethullahçılarla mücadele görevi yapacakmış.
Mücadele edilecek yapı bugün Fethullahçılar olur yarın bir başka
cemaat ya da tarikat. Ancak işin özü değişmez. Eğer siz eğitimi
laik, demokratik ve bilimsel eğitim olmaktan çıkarırsanız ki AKP ve
saray iktidarının yaptığı budur. Yarın Fethullahçılardan da
tehlikeli başka bir dinci grup çıkar ve ülkenin başına bela olur.
Yani orada burada bela arayıp durmanın bir anlamı da yok, gereği de.
Ülkemizin başına anayasa değişikliği ile birlikte iyice denetlenemez
hale gelecek olan Recep Tayyip Erdoğan'ın tek adam yönetimidir.
Bu yüzden de bizlerin önünde şu iki ayı aşkın bir süre içinde
anayasa değişikliğine HAYIR çıkması için önemli bir görev vardır.
Çalışmalıyız, yetmez çok çalışmalıyız ve bu anayasa değişikliğine
geçit vermemeliyiz derim, o kadar…