22 yaşını yeni bitirmiş Necmettin
Yılmaz öğretmen memleketine giderken Pülümür'de PKK'lılarca
arabasının önü kesildi, aracı yakıldı, kendisi de öldürülüp çaya
atıldı. Necmettin öğretmeni katleden örgüt üyeleri hangi akla
hizmet bu eylemi gerçekleştirdiler dersiniz? Böyle bir eylemin
kendilerine hiçbir şey kazandırmayacağı aksine kitlelerin
kendilerinden nefret edeceğini bile bile bu eylemi
gerçekleştirmişlerse bilinmelidir ki bu örgüt artık haritayı
pusulayı iyice şaşırmıştır. Sorunu kan davası gibi
algılayanların hem kendileri çürümüştür hem de ideolojik
çizgileri. İşte bu yüzdendir ki savunulması olanaksız eylemleri
rahatlıkla yapabilmektedirler.
Bugün on binlerce gencimiz yaşamlarını tehlikeye attıklarını
bile bile Doğu ve Güneydoğu'ya öğretmenlik yapmak üzere
gidiyorlarsa böyle bir özveriyi hemen her çevre sorgulamalı ve
attığı adımı da ona göre atmalıdır. Necmettin öğretmen yoksul
bir ailenin çocuğudur başkaca bir seçeneği olmadığı için bile
bile o bölgeye öğretmenlik yapmak için gitmiştir. Biliyorum;
benim bu yaklaşımıma karşı bazı kesimlerden eleştiri demiyorum
saldırılar gelecektir ancak bizler için bu saldırıların toz
kadar hükmü yoktur. Yoktur, çünkü devrimci ve sosyalist
anlayışımızın hiçbir yerine böyle bir anlayışı monte edemeyiz.
Edenleri de şiddet ve nefretle kınarız.
Sizler Necmettin öğretmenden ailesine teslim edilmek üzere
geriye kalan eşyaları gördünüz. Bu eşyalar; duymak ve görmek
isteyenlere gerçekleri bütün çıplaklığı ile anlatıyor. Sizler
gencecik bir öğretmenimizi ülkenin bir kıyıcığına göndermiş,
ancak ona ne yaşam güvencesi sağlamışsınız ne de insanca
yaşayabileceği olanaklar. Onu zor yaşam koşullarının içine
üstelik can güvenliğini de sağlamadan itivermiş çıkmışsınız işin
içinden. Gencecik bir öğretmenimizin yaşamını yitirmesi ne
yapılırsa yapılsın telafi edilemez. Yetkililerin onca afaki
nutuklarının da bu saatten sonra hiç mi hiçbir yararı yoktur.
Gazeteler Necmettin Yılmaz Öğretmene atfen yetkililerin
söylediği sözleri başlık haline getirmiş.
"Şehit Öğretmenin Kanı Yerde kalmadı 6 Terörist öldürüldü" diye.
Bu ve buna benzer şimdiye kadar kaç başlık atıldığını sormak
istiyoruz yetkililere ve gazetelere. Oysa yapılması gereken şey
ülkenin demokratikleştirilmesi, hak ve özgürlüklerin teminat
altına alınması, ülkenin bir hukuk devleti olmasının sağlanması
ve sosyal devlet olgusunun eksiksiz yaşama geçirilmesinden
ibarettir. Böyle bir anlayış egemen kılındığında olaylar şıp
diye durur demiyorum ancak büyük ölçüde işlevsizleşir ve
nihayetinde de olağan seyrine girer.
Böyle bir olayda en önemli şeyin demokrasi güçlerinin olay
karşısında takındığı tutumdur. Çünkü demokratik kitle örgütleri
ve sol yelpazede yer alan partilerin sessizliğe bürünmesi bu ve
benzeri eylemleri yapanları daha da bir yüreklendirmektedir.
Oysa her koşulda bu tür eylemler eleştirilmeli ve üzerine
gidilmelidir. Nitekim CHP Tunceli İl Örgütü'nün
gerçekleştireceği Necmettin öğretmenle ilgili eylem yürekli bir
eylem olup desteklenmelidir. Kamuoyunun geçiştirip kulağının
üstüne yatmadığı, hatta şiddetle karşı çıktığı eylemlere ister
PKK, ister başka bir örgüt asla yeltenemez. Bu yüzden de tıpkı
canlı bomba eylemlerinde olduğu gibi bizim açımızdan PKK'nın
gerçekleştirdiği bu eyleminde savunulacak ya da arkasında
durulacak bir yanı yoktur. Bu yüzden de tıpkı Şenay Aybüke
Yalçın öğretmenin öldürülmesine nasıl karşı çıktıysak Necmettin
Yılmaz öğretmenin de katledilmesini de aynı şiddet ve nefretle
kınıyoruz.
Sosyalist öğretide bu ve benzer eylemlerin asla ama asla yeri
yoktur. Bu yüzden de bizler sosyalistler olarak karşı çıkmayı ve
bu tür eylemleri mahkum etmeyi bir görev sayıyoruz.
Yazımı bitirirken bir önemli noktaya daha değinmek istiyorum.
Utanmadan sıkılmadan Milli Eğitim Bakanı İsmet Yılmaz müfredat
değişikliğini savunarak bizlere Cihad dersi vermeye
kalkmaktadır. Bizler; Cihadın ne olduğunu biliyoruz. Dolayısıyla
ülkemizin çocuklarının yarınlarının karartılmasına asla izin
vermemeli, bu dinci gerici çevrelerin ülkeyi bir din devleti
haline getirme çabalarına kararlı bir şekilde karşı çıkmalıyız.
Daha şimdiden bu girişimlere karşı ayağa kalkmalı ve 8 Eylül
2017 tarihinde okulların açılması ile birlikte öğrenci velileri
olarak çocuklarımızın çağ dışı anlayışla beyinlerinin
yıkanmasına asla fırsat vermemeliyiz.
Yoksa iktidarın attığı her adımı yenisinin izleyeceği bilinciyle
hazırlıklı olmalı ve zaten yüreksiz olan bu çevrelere karşı çığ
gibi büyüyen eylemler örgütlemeliyiz o kadar…