Hepinizin bildiği gibi Vatan
Partisi, AKP ve Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan’da kimsenin
görüp keşfedemediği şeyler keşfetti. Meğer Erdoğan da partisi
AKP de Atatürkçüymüş. Daha da ileri gidilerek bu keşfe bir de
Amerikan ve emperyalizm karşıtlığını ekledi. Üstelik “vatan
savunması” yaptığı yakıştırması da cabası.
Yukarıda sözünü ettiğimiz yakıştırmalar ışığında bu parti ve bu
partiye bağlı TGB ise bu yönde sözüm ona politikalar yapıyor. Bu
nedenle de 29 Ekim günü Eski TBMM önünden Anıtkabire “İstiklal
Yürüyüşü” düzenleyecek. Bir diyeceğimiz yok elbette. Çünkü
demokrasinin geçerli olduğu ülkelerde isteyen istediği gibi
yürür, görüşlerini açıklama ve yayma hakkına sahiptir. Ancak
kazın ayağı hiç de öyle değildir. Ülkemizde artık demokrasiden
söz etmenin olanağı kalmamıştır. Ülke KHK’larla yönetilmektedir.
Bu yüzden de pek çok vali OHAL’e dayanarak yasaklamalar yoluna
gitmiştir. Ankara Valiliği de yasaklamaları harfiyen uygulayan
bir mercidir. Dolayısıyla uzun zamandan beri Ankara Valiliği her
türlü gösteri ve basın açıklamalarına yasaklar getirmiş, böyle
bir yola başvuranlar ise polis zoruyla dağıtılmaktadır.
Oysa söz konusu TGB olunca kimsenin aklına OHAL şu bu gelmemekte
TGB’ye kolaylıkla izin verilebilmektedir. Ankara’da sokaklar TGB
afişleriyle donatılmış olup her ne hikmetse kimsenin de
engellediğine tanık olmuyoruz. Yanlış anlaşılmasın; bizler asla
TGB’nin yürüyüşü niye engellenmiyor, her yere yapıştırılan
afişler niye toplanmıyor falan diyor değiliz. Ancak TGB’nin
yaptığı benzeri eylemlerin hiçbirisine izin verilmeyip de TGB’ye
kolaylıkla izin çıkıyorsa bunun nedenini de sorgulamak isteriz.
Bize göre işin içinde bir iş vardır ve AKP ve saray iktidarı da
buna Göre davranmakta Vatan Partisi ile TGB’nin işini bu amaçla
bilinçli şekilde kolaylaştırmaktadır. Bu yüzden de TGB’nin
“İstiklal Yürüyüşü” ele alınırken bu gerçekler ışığında ele
alınmalı ve irdelenmelidir.
Dün mecliste partilerin grup toplantıları vardı. Bahçeli
partisinin grup toplantısında yine ilginç sözler söyledi. Neymiş
efendim; son zamanlarda Atatürk’e karşı kendini bilmez kanı
bozuk bazı kimseler saldırıda bulunuyorlarmış. Bunlara haddi
bildirilmeliymiş. Biz bu gibi yaklaşımlara baktığımız zaman hiç
de içtenlikli olmayan bir yaklaşım görüyoruz. Niye derseniz; AKP
ve sarayın Mustafa Kemal Atatürk’e karşı olan düşmanca tavırları
olmasa hangi “meczup” çıkar da sözü edilen hakaretlerde
bulunabilir, bunun anlaşılmayacak bir yanı mı var? Eğitim
müfredatından Atatürk’ün ismini cismini silmeye kalkan şu an
iktidarda olanlar değil midir? Cumhuriyet’i reklam arası olarak
gören ve cumhuriyeti ortadan kaldırmaya yönelik adımlar atanlar
ve cumhuriyetin kazanımlarını bir bir ortadan kaldırmaya
yeltenenler siyasi iktidar değil de uzaylılar mı? Madem Bahçeli
bu denli Atatürkçüdür niye görmez bu gerçekleri de hamasi
sözlerle göz boyamaya kalkışır anlaşılan bir yanı var mıdır?
Bildiğiniz gibi Recep Tayyip Erdoğan’ı ülkenin tek egemeni
olarak Beştepe’deki saraya yollayan bizzat kendisi değil midir?
Hani bir söz vardır “kazan kazandır” diye. Sayın Erdoğan ülkenin
tek hakimi mertebesine yükselirken bu senaryoyu başlatan kişi
yoksa Bahçeli değil midir? Peki, bu hizmetinin karşılığında
Bahçeli’nin çıkarı ne olmuştur acaba bütün ülkede bilmeyen mi
var? O Bahçeli ki, AKP ve saray iktidarının yardımıyla
partisinde olağanüstü kongre yapmaya kalkanların eylemini yargı
yolu ile önlenmesinin nasıl sağlandığını bilmiyor mudur? Yargı
kadre uğrayan Bahçeli’yi kadre uğramaktan mı kurtarmıştır, yoksa
AKP ve sarayın emrini mi yerine getirmiştir? O günlerde yaşanan
yargı komikliğini hangimiz unutmuş olabilirik ki?
Özetle her şeyin bir karşılığı var. Bahçeli’nin AKP ve saraya
ram olmasının karşılığını ise çocuğa sorsanız bilir.
Şimdi gelelim Vatan Partisi ve TGB’ye. Bu partinin içinde öyle
sanıyoruz ki kendisine olağanüstü güçler vehmeden kimseler olsa
gerektir. Bu kimselerle yakın sohbette bulunma olanağınız olsa
kesinlikle iddia edebilirim ki bu kimselerin içinde kendilerini
“derin devlet” olarak görenler vardır. İşte bu kimseler öyle
görünüyor ki kendilerine vehmettikleri “derin devlet” olma
hallerinin tabanını genişleterek yanlarına AKP ve sarayı da
almış olmalılar ki kayıklarını kolaylıkla yüzdürebilmektedirler.
Yoksa pek çok çevrenin demokratik haklarını kullanmaları dibine
kadar yasaklanırken TGB’nin bu yasakların dışında tutulmasının
bir nedeni olsa gerektir değil mi?
İlginçtir, cemaat ve tarikat denildiği zaman neden tek başına
Gülenciler gelmekte ve bu cemaat tehlikeli addedilirken
diğerleri sanki sütten çıkma akkaşıkmış gibi görülmektedir bir
açıklaması var mıdır? Evet, Gülencilerin örgütlenmesi basit bir
cemaat örgütlenmesi değildi. Bunların uluslararası ayakları,
içerde üst düzey ilişkileri, orta boy ve tekelleşmiş şirketleri,
okulları vardı tamam da, sanki diğer cemaat ve tarikatlar farklı
mı? Her biri bir cıfıt yuvasına dönüşmüş olan ve ticaret
şirketlerine dönüşen bu tarikat ve cemaatleri şimdi farklı bir
yere mi koyacağız?
Son söz; Cumhuriyet elden gitmiş. Kazanımları birdir ortadan
kaldırılmış. Dinci ve gerici bir devlet anlayışı adım adım
cumhuriyetin yerine geçirilirken AKP ve sarayla kurulan bağı
Vatan Partisi Nereye oturtabilir? Sözümüz TGB saflarında yer
alan gençlere değildir. Biz onları sadece uyarıyoruz. Sözümüz
Vatan Partisi’nedir, Çünkü bu partiyi yönetenler neye ve kime
hizmet ettiklerini çok iyi bilmekte olup Mustafa Kemal
Atatürk’ün ismini de sadece kullanmaktadırlar. Ha evet, Vatan
Partisi Atatürk’ü de kullanmasa yığınlara kalkıp ne
söyleyeceğini doğrusu merak ediyoruz.
Merak ediyoruz Çünkü Çin’in küreselleşmenin yararlarından söz
eden sosyalizminden söz edip Maoculuk yaparak bir taban
kazanması da söz konusu olmayacaktır.