Gerçekler direngendir.
Biliyorsunuz Barzani ABD ve Batı’ya güvendi ve bağımsızlık
referandumu gerçekleştirdi. Bağımsızlık referandumunun Kabul
edilmesinin arkasından ise çeşitli güçler devreye girince
emperyalist dünya Barzani’nin arkasında durmadı ve çeşitli
güçler harekete geçince Barzani güçleri Kerkük’ü terk etti,
referandum da geri alındı. Bir başka deyişle emperyalist dünyaya
güvenen Barzani de ulusların kendi yazgısını belirleme
sayıklaması içinde olan bir kısım solcu çevrelerde dımdızlak
ortada kalıverdiler.
Ulusların kendi yazgısını belirleme yol ve yönteminin geçmiş
dönemlerdeki gibi olmadığı anlaşıldı. Geçmişte burjuvazi de
dahil işçiler, köylüler mücadelede önemli bir rol oynamaktaydı.
Bu yüzden de mücadelenin yüzü ister istemez ilerici bir öze
dönüktü. Bugünün burjuvazisi ise hem olabildiğince gericileştiği
hem de emperyalizmle can ciğer kuzu sarması olduğu için mücadele
istenilen doğrultuda gitmiyor. Yine dün; bütün ulusal kurtuluş
mücadelelerini destekleyen bir sosyalist sistemin ve Sovyetlerin
olması mücadeleye güç ve ilerici bir öz kazandırdığı için
gelişmeler emperyalist/kapitalist dünyanın karşısına çıkmak ve
daha ileri adımlar atmak zorundaydı. Bugün işin rengi değişti,
bu yüzden de o bildiğimiz yöntemler büyük ölçüde tarihin
raflarına kalkmış oldu. Bu yüzden de ezen ulus – ezilen ulus
kavramı çerçevesinde söylenenlerin bile bir değeri kalmadı.
Hepimizin bildiği gibi Kürt toplumunda Barzani ailesi önemli bir
yer tutar. Bu yüzden de Kürtler arasında Barzani gerçeğini
bilmeyen hemen hemen yok gibidir. Barzani ailesi uzun zamandır
ABD başta olmak üzere Batı dünyası ile oynaşma içerisindedir.
Özellikle ABD Irak’ın işgalinden de çok önce Kürt bölgesini
kendi isteklerine göre düzenlemeye çalışmakta, burasını bölgede
gerek duyulacak askeri, siyasi ve ekonomik olarak her türlü
değişiklik hedefine uygun olarak kullanmak için dizayn etmiştir.
ABD’nin müttefiki konumdaki Barzani böylece ABD’nin desteği ile
özerklik elde etmiş ve de bağımsızlık sözü almıştır.
Böylece bu bölgede emperyalistlerin elde ettiği olanak ABD,
Barzani Kürt Bölgesi ve İsrail arasında tam bir şeytan üçgenine
dönüştü. Bu üçgene Turgut Özal’dan bu yana Türkiye’yi de
ekleyebiliriz.
Barzani hareketi bağımsızlık referandumu sonrası büyük bir
bozguna uğramıştır. Çünkü aldığı kararların arkasında duramamış,
birlikte davrandığı emperyalistler başta ABD olmak üzere
kendisini yalnız bırakmışlardır. Sözgelimi eğer ABD referandum
konusunda yalpalamamış olsaydı belki de sonuçları Barzani lehine
değiştirebilirdi. ABD bunu yapmadı. Aksine bölgede tam olarak ne
yapmak istediği de belirsiz hale geldiği için ABD
emperyalizminin de son yaşananlarla birlikte konumu iyice
sarsılmış oldu. Bugün dünyanın ve bölgemizin en önemli gücü olan
ABD’nin çıkışsızlığı hemen Bütün dünyanın malumu haline geldi.
Sovyetlerin yıkılışından sonra ABD’nin hemen her tarafta işgal
hareketlerine girişmesi Yeni Dünya Düzeni için söylenenlerin
aksine Bütün gerçekleri gözler önüne serdi. ABD, bölgemizde
kendisiyle birlikte davranacağını umduğu Ilımlı İslam
hareketleri örgütledi. Bu politikasında da en çok Sünni İslam’a
dayandı. Emperyalist dünyanın yardımı ile kurulan İslami terör
örgütlerinin bölgede yaptıklarının hepimiz bilincindeyiz. ABD
süreç içinde kendi yarattığı canavara bile hükmedemedi ve
bölgede Şii faktörü öne çıktı. İran böylece bölgede en önemli
aktöre dönüştü. ABD işlerine karıştığı ülkelerin kendi iç
dinamiğini kolaylıkla bir şekle sokacakken Rusya’nın da devreye
girmesiyle birlikte ABD’nin planları hepten çökmüş oldu. Yine
ABD’nin ortaya çıkarıp öne sürdüğü güçler kendi başlarına başka
bir deyişle özerkleşerek başka işbirlikleri kurma yollarına
gittiler.
Bölgede yaşanan bunalım ortadadır. ABD ne yardan ne de serden
geçebilmektedir. Onun istediği şey bütün bölgeyi şu ya da bu
şekilde elde tutup yöneterek kazançlı çıkmaktır. Bunu da yapacak
gücü açıkça söz konusu bile değildir.
Ortada belirgin bir şekilde bir bunalım söz konusudur.
Tartışmalara soldan dahil olup kaybolmak yerine konu ile ilgili
daha tutarlı düşünceler üretmek gereklidir.
Emperyalist/kapitalist sistem uzun yıllar kendisini sosyalizm,
emek düşmanlığı ve komünizm karşıtlığı üzerinden diri tuttu.
Bugünse farklı bir konumda olduğumuz için sermaye güçleri
dayanışma yerine birbirlerinin gözünü oyar konumdadır. Eh bu
yeni duruma bakılırsa emek güçlerinin önüne devrim için daha da
elverişli koşullar çıkarmakta olup bu gerçeğin doğru ve
etraflıca bir analizini yapmayı da gerekli kılmaktadır.
Sonuçta bölgemizde ve ülkemizde yaşananlara bakılınca biz
sosyalistler de var olan gerçekliğe tek tek ışık tutarak yepyeni
saptamalar yapmalı ve yığınların karşısına daha çarpıcı ve
yürekli çıkışlarla çıkmanın bir yolunu mutlaka bularak neye ne
deniyorsa söyleyerek sosyalist güçlere alan açmayı mutlaka
başarmalıyız derim o kadar.