AKP Genel Başkanı Recep Tayyip
Erdoğan konuşuyor. Aynı konuşmayı bugüne kadar kaçıncı kez
yineledi sayısını unuttuk. Malum bir süphaneke yüzlerce
tekrarlanır da bu dinci kesimin kafasına nasıl öyle çakılı
kalırsa Sayın Erdoğan’da İmam Hatip kökenli olduğu için bu işi
iyi biliyor ve aynı şeyleri yineleyerek ancak yandaşlarının
kafasında kalacağına inanıyor. Neymiş efendim? Kılıçdaroğlu
hesap kitap bilmiyormuş, bu yüzden de kendi döneminde SSK’yı 2,5
milyar zarara sokmuş. Gerçi o dönemin SSK’sının zarara
uğramasının hesapla kitapla ilgisi yok ya neyse. Muhterem bu
açıklamalardan medet umuyor olmalı ki verip veriştiriyor. Her
şeyden önce o dönemi iyi bilenler insanların 38-44 yaş
aralığında emekli olduklarını da iyi bilirler ama nerede Sayın
Erdoğan’ın o dönemin sosyal ve toplumsal konumunun analizini
yapabilme yetisi sormak gerek.
TEFE-TÜFE karıştırıp zararı 42 milyar liraya çıkarsa da bu zarar
çalmaktan, çırpmaktan ya da ne bileyim istismardan
kaynaklanmıyor. Tam tersine sistemin doğrudan kendisiyle ilgili.
Şimdi ise emeklilik yaşı olmuş 65 ama zarara bakarsanız 20
milyarı geçmiş. Dahası AKP döneminde zararlar incelendiğinde
içinde her halt var. Çalma var, çırpma var, vurgun var, talan
var. Eğer hesaptan konuşuluyorsa hesap bu gerçekler ışığında
yapılır. Yoksa topluma günde yüz kez Elham okur gibi okumakla
değil. İşin daha da kötüsü nedir biliyor musunuz? AKP
iktidarının harcamalarının denetiminin bile Sayıştay’ın
denetiminden geçememesi ya da Şayıştay’ın devre dışı bırakılıyor
olması. Kim hesap bilir, kim bilmez eşyanın doğası gereğidir
birazda. Öyle ya sizin eğitiminiz nedir ki Sayın Erdoğan bu
kadar yüksekten atıp tutarak kamuoyunu meşgul edip duruyorsunuz?
Madem bu kadar hesap bildiğinizden eminsiniz, Kemal Kılıçdaroğlu
sizden kaçmıyor ki tam aksine her fırsatta sizi konuyu
tartışmaya çağırıyor ve diyor ki “istediğiniz kanalı siz seçin,
en güvendiğiniz gazetecileri de çağırın tartışalım kim hesap
biliyormuş kim bilmiyormuş görelim, karizmadan söz ediyorsun ya
karizmanı çizeyim.” Peki, siz ne yapıyorsunuz? Bugüne kadar bu
çağrıların bir tekine bile yanıt vermiş değilsiniz. Hocanın
süphaneke tekrarladığı gibi aynı şeyleri efsunladığınız
yandaşlarınıza anlatıp duruyorsunuz.
Oysa siz bunları yineler dururken Türkiye’nin emperyalist dünya
tarafından nasıl kuşatıldığından ve işin bu noktalara kadar
nasıl geldiğinden haberiniz bile yok. Öyle ya bir şeyi anlamak
için illa da gözünüze batırılması gerekir.
Bugünlerde tartışmanın gündemine oturan Norveç’te yaşanan NATO
tatbikatında düşman olarak belirlenen hedeflere Atatürk ve sizin
resimlerinizin konması oldu. Şimdi kalkmış bunları Kabul
edilemez, yok şu yok bu diye devinip duruyorsunuz. Oysa işlerin
bu noktaya gelmesinde sizin payınıza düşeni görebilseniz sorunu
daha iyi anlayacaksınız ama nerede o bakış açısı nerede o dünya
görüşü? Siz ki emperyalizmin güdümünde bölgemizde onca
politikalara imza attınız. Yetmedi emperyalist güçler adına BOP
Eşbaşkanı bile oldunuz. İşlerin Nereye varacağı konusunda
öngörünüz olmaması bir yana bu işe çoktan payanda
politikalarınızla bugünkü ortamı yarattınız. Şimdi Türkiye
kamuoyuna ABD’nin, saldırı ve savaş örgütü NATO’nun
herzelerinden yola çıkarak derdinizi anlatmak için
uğraşıyorsunuz.
Norveç’e gönderilen 40 nitelikli asker olayların bu boyuta
gelmeden önceki halinden çok mu habersizlerdi de Atatürk ve siz
düşman hedefler noktasına oturtulduğunuzda haberleri oldu?
Kusura bakılmasın ama bir zamanlar 11 askerin başına çuval
geçirildiğinde o zamanın Genelkurmay Başkanı Hilmi Özkök salt
Amerikalıları korumak için “bu bir münferit olay” derken size
sorulan soru üzerine sizin ağzınızdan çıkan sözü de unutmuş
değiliz. “NE NOTASI MÜZİK NOTASI MI?” Şimdi kalkmış aynı görevde
olan Hulusi Akar Bey olayı duyunca askerimizi hemen çektik de
falan filan. İşin geldiği boyutun her aşamasında politik
sorumluluğunuz var. Hesap biliyorsanız, bunları da biliyor
olmalısınız.
Bir de Ana muhalefet partisi adına Özgür Özel’in açıklaması da o
bildiğimiz klasik açıklamaların ötesinde bir açıklama değil.
Değil, çünkü bu işin boyutu bu skandalı yaratanların dünya
kamuoyu önünden cezalandırılmaları ve NATO adına sıkı bir özür
dilenmesinin çok ötesinde. Her şeyden önce burada NATO gerçeğini
anlamlı bir şekilde masaya yatırmadan öyle şununla bununla
geçiştirilecek bir durumla karşı karşıya olmadığımız çok açık.
Bu yüzden de sizler NATO ile ilgili özür noktasına Ancak
2017’lerde geldiniz ama daha NATO’nun kuruluş döneminde bu
ülkede NATO’ya karşı çıkan onurlu bilim insanları ve
politikacılar olduğunu da biliyor olmalısınız. Niçin NATO’dan
çıkılması gerektiğini topluma 1965’lerde Türkiye İşçi
Partisi’nin ‘NATO’ya HAYIR’ kampanyası sırasında topladığı
imzalar sanırım TBMM’nin arşivlerindedir.
Biliyoruz burjuva siyasetçileri olarak her şeyi sineye
çekebilir, NATO gibi saldırgan bir paktın içinde kalınması için
bin bir dereden de su getirmek doğrultusunda göbek
çatlatabilirsiniz.
Ancak gün gelir hesap kitap bilmediğiniz yüzünüze bir tokat gibi
iner ve işte o zaman dünya kaç bucakmış görürsünüz…