Ekonomi Bakanı Nihat Zeybekçi,
Necip Fazıl Kısakürek'in "Bugün bizdeki muhalefet iktidarı
düşürmek için vatanı düşürmeye bile razıdır" diye meclis
kürsüsünden CHP’ye yüklendi ve CHP’yi “vatan haini” ilan etti.
Şimdi Necip Fazıl Kısakürek’in inişli çıkışlı yaşam öyküsüne
bakalım bir. Kısakürek yaşamının bir döneminde solcu çevrelerle
birlikteydi. Kumarbaz olduğu gibi değerleri de bir hayli
düşüktü. Baktı gördü ki solculuk o kadar kolay bir şey değil,
hemen dinci olup çıktı. Ömrü de sola ve solculara saldırmakla
geçti. Dedim ya değerleri düşük biriydi diye, işte bu yüzden
Menderes’e bir mektup yazdı ve yalvar yakar bir girişten sonra
zor koşullarda yaşadığını, kendisine maaş bağlanmasını istedi.
Nihat Zeybekçi’nin de söylediğinden anlaşıldığı gibi 1956
yılında yukarıdaki sözü söylemesine şaşmamak gerekiyor. Çünkü
devletten çöplenmesi gerekiyordu, bu yüzden de CHP’yi en ağır
dille suçlarsa sonuç alabileceğini düşünüyordu.
Aşağıdaki bilgiler Habertürk kaynağıdır. HABERTÜRK Menderes’in
Yassıada’da yargılandığı “örtülü ödenek” dosyasına ilişkin
çarpıcı belgelere ulaştı. Ünlü yazarların Menderes’e yazdığı
mektuplarda bazen yalvaran, bazen üstü kapalı tehdit içeren
ifadeler yer alıyor. Necip Fazıl, “Benim yaptığımı yapanlara
hükümetler ve rejimler servetlerini ve nimetlerini yağdırır”
diyor.
Yoruma gerek yok, konuyu kendisinin kaleminden okuyalım:
21 Ocak 1954
'MUHTEREM EFENDİM'
"Muhterem efendim" diye başlayan mektupta Emniyet
Genel Müdürü'ne kovuşturmalarla ilgili gerekli talimatın
verilmesini, huzura kabul edilmesini ve kendisine yardım
yapılmasını talep ediyor.
26 Aralık 1956
'HER ŞEYİ UĞRUNUZA RİSK ETTİM'
"Müsteşar Bey'den 2500 lira ve 'Mecmuanı çıkar da görelim ve
sonra yardım edelim' cevabı aldım. İlk defa bir itimatsızlık
sezer gibiyim. Ben parayı alır da mecmuayı mı çıkarmam veya
çıkarırım da uygunsuz bir istikamet mi tutarım? Ben ki her şeyi
uğrunuza riske etmiş, her defa mükemmel eseri vermiş ve bu kadar
tecrübe ve çileden geçmiş bir adamım. Şahsım, kalbim ve kalemim
her türlü teminatın üzerindedir.
'SÜRÜNMEKTEYİM'
Benim yaptığımı yapanlara hükümetler ve rejimler servetlerini ve
nimetlerini yağdırır. Bütün bunlara karşı 15 bin lira zarar
çarpıtılmış ve daha nice kasıt ve sabotaja karşı yalnız
bırakılmış olarak sürünmekteyim. Haftalardır Ankara'nın bu hücra
ve münzevi otelinde cinnet buhranları içinde çırpınmaktayım.
Bütün istediğim zarara birkaç bin zamla 20 bin lira temininden
ibarettir. Bunca muvaffakiyetten sonra uğratıldığım bu hal ve
düştüğüm şeref kırıklığı hayatıma mal olabilir. (...) Artık
Necip hakkında olmak mı olmamak mı kararı sizi de üzüntüden
kurtaracak şekilde verilmeli ve bu iş bitirilmelidir. Ben
kararlıyım ve her şeye razıyım."
14 Ocak 1958
'HESABI NASIL VERECEKSİNİZ'
"Ben hastayım. Şekerliyim. Ayrıca çıldırmak üzereyim. Bütün
hastane halime acıyor. Bu vaziyette emrin uzaması benim ölüme ve
cinnete terk edilmem demektir. Başıma bir hal gelecek olursa
Allah'a, Türk Milletine ve "Allah bir" diyenlere karşı hesap
nasıl verecektir. Kadiri mutlakın üzerine yemin ederim ki yalan
söylemiyorum, mübalağa etmiyorum, rol oynamıyorum, edebiyat
yapmıyorum."
14 Haziran 1958
'10 BİN LİRA LÜTFEDİLİRSE'
Reklam ve sair ihtiyaçlarım için 10 bin lira lütfedilirse...
Ayda 6 bin lire tahsis olunursa... Akis, Kim, Form gibi
mecmuacıklarla bütün muhalefet matbuatını saf fikirle çürütücü,
muazzam bir içtimai ve edebi, ideoloji, bina edici kaalara ve
yüreklere nüfuz edici bir mecmua kuracağıma emin olunabilir. Bu
da olmazsa tam altı aydır bir tek yardım görmeyen beni vazife
günüme kadar her ay muayyen ve mukarrer bir mikyas altında
kurmaktan ve gözyaşları içende yalnız ibadet ve mücerret eserler
kaleme almaya terk etmekten başka iş kalmaz."
Bu mektubun yanına bir de Peyami Sefa’yı ekleyelim isterseniz.
Bildiğiniz gibi Peyami Sefa’da Nazım Hikmet’in şiirlerinde söz
ettiği kişidir onun da büyük şairin şiirinde dile getirdiği gibi
nasıl biri olduğunu görelim:
(…Safa, Müsteşar'dan, eşinin yurt dışındaki tedavisi için döviz
istiyor)
Başvekil efendiyi rahatsız etmekten çekiniyorum. Bana olan
teveccühünü kaybettiğim zannı ve endişesi içindeyim. (...) Bu
müşkül durumumda bana yine bir kardeşlik yapmanı ve meseleyi
münasip gördüğün kanaldan halletmeni ehemniyetle rica ederim.
1 Eylül 1935 tarihinde yayımladıkları Aydabir dergisinin ilk
sayısındaysa Nazım Hikmet'in ünlü 'Bir Provokatör Üstüne Hiciv
Denemeleri' adlı uzun şiiri yayımlanır.
Bir düşün oğlum,
bir düşün ey yetimi Safa
bir düşün ki, son defa
anlayabilesin:
Sen bu kavgada
bir nokta bile değil,
bir küçük, eğri virgül,
bir zavallı vesilesin!..
Ben kızabilir miyim sana?
Sen de bilirsin ki, benim adetim değildir
bir posta tatarına
bir emir kuluna sövmek,
efendisine kızıp
uşağını dövmek!
İşte böyle Nihat Zeybekçi, girdiğin kuyu çok derindir çok.
Üstelik de buradan sizin gibilere ne savunma ne de ekmek çıkar
bilmem anlayabildiniz mi?