Ülke en zor koşullardayken temel
gereksinimlerini karşılamak için fabrikalar kurdu. İşbirlikçi
kapitalistler ve onların iktidarları her fırsatta nasıl
kasalarımızı doldururum hesabı içinde oldukları için ülke
halkının onca özverisi ile kurulan fabrikalara her aşamada göz
diktiler ve ellerine geçirmek için ellerinden ne geliyorsa
yaptılar. İş böyle olunca başta Mustafa Kemal Atatürk olmak
üzere Kurtuluş Savaşı’nı kazanıp Cumhuriyeti kuranların çabaları
ile kurulan ne kadar fabrika, kurum ve kuruluş varsa dış
güçlerin ve onların yerli işbirlikçilerinin ağzını sulandırdı,
bu fabrikalar ve kurumlar iktidarlar eliyle zarar
ettirilip;”bakın, görüyor musunuz devlet işletmeleri zarar
ediyor” denilerek satışa çıkarılıp haraç mezat satıldı. Bazı
kurumlar vardı ki, stratejik özellik taşıyor da olsa dikkate
bile alınmadı, yabancılara peşkeş çekildi.
Turgut Özal ile tırmanışa geçen özelleştirme AKP döneminde
zirveye ulaştı. Ne yazık ki bu özelleştirmelerden elde edilen
paralar ülkenin hiçbir yarasını sarmadığı gibi sorunları daha da
arttırarak dışa bağımlılığı en yüksek noktaya taşıdı. Sata sata
elde bir şey bırakmayan AKP iktidarı, en son olarak da elde
bulunan 14 şeker fabrikasına göz dikti ki, bu satışlardan sonra
pancar üreticilerimizden, fabrikalarda ekmeğini kazanan
işçilerimize kadar herkes çok büyük risklerle karşılaşacaklar.
Bir kez bütün ülke sağlığa zararlı tadlandırıcılarla şeker
gereksinimini karşılayacağı için ağır sağlık problemlerinin
yaşanmasının yanında dışarıdan alımlar yapılacağı için büyük
kayıplara uğrayacağız.
Şeker fabrikalarını özelleştirmeye karar veren iktidar gerekli
girişimleri yapıp ihaleye çıkardı bile. Bu olayın arkasından da
işçiler ve bu ülkenin üretici emekçileri harekete geçip
özelleştirmeye karşı olan tutumlarını sergilemeye başladılar.
Önceki gün Lüleburgaz’da bu nedenle eylem yapan işçi ve
emekçilerin yanı sıra CHP milletvekilleri de özelleştirmeye
karşı çıkarak tepkilerini gösterdiler. Belediye Başkanı bu konu
ile ilgili bir açıklama yaparak fabrikayı belediye olarak
kendilerinin alacağını ve halkın ortaklığına açarak AKP’nin
özelleştirmesinin önüne geçeceğini açıklasa da öyle görünüyor
ki, iktidar bu noktaya gelinceye kadar korkarız şeker
fabrikalarını kimlere satacağını bile belirlemiştir.
Dün konu ile ilgili CNN’de tartışmalar oldu. AKP’yi ve
özelleştirmeyi savunan kişilerin söylediklerine baktık da
bunların 50 yıldır söylediklerinde küçücük bir değişiklik
olmamış. Aynı tas, aynı hamam kafa ütülemeyi sürdürüyorlar.
Onlara göre devlet şeker mi üretirmiş, devletin daha önemli
işleri olmalıymış. Durum bu olunca da iş satalım anasını
satayıma varıp dayanıyor. Bir başka deyişle havadan kazanç
konusunda iyice ustalaşmış olan işbirlikçi sermayedarımız ve
onları en yüksek noktada temsil eden iktidar küçücük bir iç
sızlaması bile duymaksızın varlıklarımızı yiyip bitirmekten
çekinmiyor.
Şeker fabrikalarımızın olduğu kentlerimize gidin, o fabrikaların
yarattığı ayrı bir ekonomik ve kültürel ve hatta çevre
gelişmesini de birlikte göreceksiniz. Toplum yaşamında bu denli
etkili olan kuruluşlara karşı kapitalist sistemin
savunucularının hiç rahatsız olmaması düşünülebilir mi? Onlar da
rahatsız olmuşlar bir an önce toplum yaşamındaki etkilerin
silinmesi ve vurgun için fabrikalar adeta arsa fiyatına rant
getirisi nedeniyle gözden çıkarılıyor.
Bizler siyasi iktidarın yarattığı atmosfer nedeniyle başka
şeyleri konuşmak zorunda kaldığımız için bizim için hayat memat
meselesi olan varlıklarımıza bile sahip çıkamıyoruz. Son 40 yıla
yakın süre içinde sermaye güçlerini temsil eden iktidarlar
halkın gözüne kül üfürmek ve onların uyanışını durdurmak için
sürekli olarak üst perdeden dini inançları kullandılar. Dini
inançların hemen arkasından da milliyetçi şoven dalga toplumu
sarıverdi. Ve zaten sermaye iktidarları ne zaman yönetmekte zora
düşseler dini ve şovenizmi kullanarak faşist diktatörlüklerini
tepe tepe sürdürmeyi olağan hale getirdikleri için toplum içinde
halkımız yaşadığı zor koşulların nereden kaynaklandığını da
anlayamaz oldu.
Şimdi biz Afrin operasyonu içindeyiz ya, işi bu noktaya kim
getirdi, hangi emperyalist güçlerle ne gibi ilişkiler kurularak
tehlikenin boyutları gelip beka sorununa dayandı kimsenin
sorguladığı yok. Recep Tayyip Erdoğan konuşuyor, konuştuğu her
sözü emir telakki eden güçler harekete geçip hemen uygulamaya
koyuyorlar. Topyekun çıldırma başka nasıl olur ki? Birileri
çıkıp Afrin’deki gidişle ilgili bir şey mi söyledi hemen saldırı
ve bahane hazır. “Vay siz vatan hainliği mi yapıyorsunuz?”
Bize göre asıl vatan hainliği burnunun ucunu göremeyip
emperyalist güçlerin oyuncağı olmaktır. ABD’nin hüneriyle
bölgede pıtrak gibi biten terör örgütlerinin serpilip
gelişmesine göz yumup Suriye’nin parçalanması oyununun bir
parçası olmaktır. Hani bu dinci imancı terör örgütleri var ya,
bugüne kadar İsrail veya ABD için küçücük bir tehlike
yaratmışlar mı? Yaratamamışlar. Onların yaptığı Beşar Esad
rejimini devirmeye yönelik girişimlerin ötesine gidememiştir. Bu
yüzden de gerçekleri göremeyip ayranı kabarıp duranlara deriz ki
gözünüzü açın gözünüzü! Şeker fabrikaları satılırken bile meyil
meyil bakıp hımbıl hımbıl yerlerinde oturanlar; siz misiniz
yerli ve milli? Siz misiniz ülkesini sevip canını ortaya koyan?
Yoksa yine her zaman uyuttuğunuz halk ve canını ortaya koyarak
gözünü kırpmadan ölüme giden halkın çocukları mı?
Ne kadar boş olduğunuz üniversitelerimize musallat ettiğiniz
sözde profesör kılıklı Google’ı Abdülhamit buldu diyen soyadına
uygun Ebubekir Sofuoğlu denilen akıl fukarası herifler mi?
Göreceğiz.
Sat sat ye, hadi be mirasyediler sizde…