Gemisini kurtaran kaptan mı
desek, iş bilenin kılıç kuşananın mı desek vallahi hepsi de bir
güzel uyuyor.
Bir zaman filmlerini severek izlediğimiz Hülya Koçyiğit işi salt
sinema sanatçılığında bırakmadı. Baktı gördü ki sinema sanatçısı
olmak kendisinden geçmiştir, o da ne yapsın dünyalığının peşine
düştü. Öyle ya hem herkesin tanıdığı birisiydi hem de bu ülkede
7’den 70’e herkes filmlerini severek izlemişti. AKP’ye ve Recep
Tayyip Erdoğan’a bir çark ederse; nasıl olsa AKP ve saray onun
bu özelliklerini görür AKP’ye getirisini hesap edip kendisine de
kapıları arkasına kadar açardı.
Hülya Hanım kendisini daha iyi göstermek için konuşmaya da
başladı. Neymiş efendim; en fazla özgürlük AKP döneminde
olmuşmuş. Hülya Hanım bazı hastalıklarla mücadele ediyor
biliyoruz. Yalnız gözlerinde de bir sorun olduğu kesin. Ta
Amerikalara gitmişken gözlerini de gösterdi mi bilmiyorum ama
gösterseydi iyi ederdi bence. Çünkü ülkemizde özgürlüklerin
kırıntısının bile kalmadığını, AKP ve saray iktidarının her
istediğini hukuk kurallarını hiçe sayarak nasıl uyguladığını da,
ülkenin varlıklarını nasıl yabancılara peşkeş çektiğini de
göremiyor. Onca vurgun sonrası kimlerin cebine ne girmiştir,
işte bundan haberlidir bence. Öyle ya; kim ki AKP’ye
bulaştığında köşeyi döndüğünü görmeseydi hiç kalkardı da
özgürlük nedir, kadın hakları ve insan hakları deyince ne
anlaşılır hiçbir birikimi olmamasına karşın kalkardı da AKP ve
sarayın hoşuna gidecek şekilde konuşur muydu? Amma velakin
konuştu işte. Konuştukça da AKP’nin en seçkin toplantılarında
kendisine yer buldu.
Sonra bir de baktık gördük ki; damadı Antalya Belediyesi’nden
Konyaaltı’ndaki işletmeleri ihalesiz mihalesiz alıvermiş. Burayı
günde ziyaret eden kişi sayısı düşünüldüğünde damat Ender
Alkoçlar için iyi bir alışveriş olmuş da denilebilir. Malum;
Antalya Büyükşehir Belediyesi AKP’nin elindedir buranın ihalesi
de oradan geçmektedir. İş böyle olunca tiyatrocu kadınlar
TBMM’de öne çıkarılmayıp arkada bir yerlerde sesle kendilerini
ifade etmişler neyine ki Hülya Koçyiğit’in değil mi? Neyse neyse
Hülya Hanım’a hak ettiğinden fazla yer ayırdık geçelim şimdi
bunu.
Afrin harekatı yapıldı. Dünya aleme biz buraya teröristler için
gittiğimizi söyledik ya; yanılmışız öyle değilmiş. Orada valilik
adı altında bir yönetim oluşturmuşuz, yönetimi de Hatay
Valiliği’ne bağlamışız. Yani sizin anlayacağınız; Suriye
topraklarında bugüne kadar elde tutulan bölgelerde
kaymakamlıklar, emniyet müdürlükleri ve jandarma teşkilatını
oluşturmuşuz bile. Görüntü böyle olunca, bu olup bitenlerle de
övünülmeye başlanınca anlaşılıyor ki oraya gidilmesinin amacı
salt terörist olarak nitelendirilenlerin dersini vermek olmuyor.
İşin rengi değişmiş görünüyor. Yani Suriye topraklarının bir
kısmına el konulmuş da diyebiliriz.
Konu ile ilgili çeşitli tepkiler olmuyor değil oluyor da, bu
tepkiler Suriye’nin toprak bütünlüğünden çok Suriye’ye düşmanlık
içeren çıkışlar olarak karşımıza çıkıyor. Durup dururken Trump
pat diye biz oralardan çekiliyoruz, biraz da teröristlerle
başkaları ilgilensin dedi ya; bunun üzerine her fırsatta
Trump’la Recep Tayyip Erdoğan’ın telefon trafiği arttı. Öyle
sanıyoruz ki bunca çıkarılması gereken derse karşın yine de
makara başa sarılıyor.
Şimdi aklıma bir örnek geldi. Biliyorsunuz Vietnam’da uzun süre
Fransa işgalci olarak bulundu. Sonra öyle bir tokat yedi ki,
Fransız halkının değil de Fransız devletinin arşiv aklı bunu
asla unutmadı. Geçen süre içinde bu kez de ABD’nin Vietnam’ı
işgali geldi gündeme. ABD emperyalistleri yapmadıklarını
etmediklerini bırakmadılar Vietnam halkına. Ve sonra tarih
hükmünü verdi ve Amerikan emperyalizmi görülmemiş bir
mağlubiyete uğratıldı. Öyle sanıyoruz ki bu olaya kendisi de
tokadı yiyip oturan Fransız devlet aklı içten içe çok
sevinmiştir. Yine bu sevinmeyi de ABD devlet aklının bir köşeye
kaydettiğini iyi biliyoruz.
Ortadoğu ve Suriye’de yaşananları uzun uzun anlatacak değiliz.
Ama ABD devlet aklı Fransa’yı bataklığın içine Macron’u
şişirerek sürecek Fransa da öyle ya da böyle bu bölgeden ağır
bir tokat yiyerek ayrılacaktır. Senaryo bu kez de ABD’nin
sevinmesine ayarlı olarak yazılmıştır. Ancak bu senaryoda kim ki
Suriye’nin toprak bütünlüğünü hiçe sayar ve işgalci hayaller
kurarsa yenilgiden pay almaması düşünülebilir mi? Görenler için
tarih unutulmayacak derslerle doludur.
Gelelim Mehmet Şimşek’in ekonominin gidişi ile ilgili olarak
uyarıcı sözlerine. Bu uyarıcı sözleri yönetimine bir eleştiri
olarak alan Recep Tayyip Erdoğan üstün ekonomi bilgisi ile AKP
il başkanları toplantısında; “aramızda bazı arkadaşların
ekonomik durumun sıkıntılı olduğuna dair açıklama yapacak kadar
yanlışın içine düştüklerini görmek bizi üzdü” demiştir.
Öyle ya; artık geçtik bu ülkenin ünlü ekonomistlerini AKP’nin
içinden Mehmet Şimşek de kim oluyormuş, hem dünyanın en seçkin
okullarından mezun olmak ekonomi bilmeye yeterli miymiş?
Bunları ancak rant ekonomisi konusunda mastır yapan çekirdekten
yetişme ekonomi uzmanı Sayın Erdoğan’dan daha iyi bilecek ne
artıları olurmuş ki, Sayın Erdoğan’a değil de Mehmet Şimşek’e
inanılsın değil mi?