Recep Tayyip Erdoğan; Fatih
Belediyesi ve Klasik Türk Sanatları Vakfı işbirliği ile Ayasofya
Müzesi’nde düzenlenen “Yeditepe Bienali”nin açılışında konuştu.
Konuşmasının neresinden tutsanız sataşma ve ağır bir üslubun
egemen olduğunu görüyorsunuz. AKM için “…buna da çok bağırdı o
‘Geziciler’. İstediğiniz kadar bağırın. Çatlayıp, patlayın bak
yıktık.” Sözlerinin arkası çorap söküğü gibi geldi. Bu nasıl bir
konuşmadır, demiyoruz artık. Çünkü biliyoruz ki muhteremin
herkese ağır sözlerle had bildirmekten beslenen bir yanı var.
Burada sözlerinin arasında sataştığı Gezicilere gelince bu
gösterilere katılanlar aslına bakarsanız tarihe damgalarını
vurup geçtiler. Eğer öyle olmasaydı bugüne kadar Sayın
Erdoğan’ın hırsı çoktan geçmiş olacaktı. Öyle sanıyoruz ki bunca
hak yoksunluklarına, yoksulluklara, hak ve özgürlüklerin
kullanılamayışına, ülke varlıklarının ona buna peşkeş
çekilmesine, çevre katliamının üzerine onlarca daha yenisinin
eklenmesine vs daha fazla dayanamayacak olan yığınların Gezi
benzeri bir patlamasından korkuluyor olmalı ki bunca zamandır
Gezi göstericileri bir türlü muhteremin dilinden düşmüyor.
Aslında demokratik bir ülkede insanların tek başlarına veya pek
çok kimseyle birlikte haklarını aramalarından doğal bir şey
olamaz. Buraya kadar tamam da bu tür hak arama bizim ülkemizde
yaşanıyorsa işte böyle büyük bir sorun olarak gösterilip
baskılara zemin aranılması için kullanılması gerçekten de akıl
alır şey değil.
İş burada bitmiyor. Sayın Erdoğan’ın deyimiyle “milli ve yerli”
olan bazı sanatçılarımız Afrin’e askerlerimize destek için
gitmişler. Bu sanatçılara karşı olan, milli ve yerli olmayan
“çağdaş bedevi” sanatçılar da bu sanatçılara karşı çıkıp
demediklerini bırakmamışlar. Buradan kalkan Erdoğan’ın
Gezicilerden sonra sanatçıların da haddini bildirmesi gerçekten
çok ilginç.
Recep Tayyip Erdoğan’ın Başdanışmanlarından İlnur Çevik Afrin
harekatı ile ilgili konuştu. İyi ki de konuştu da bizler de
yerli ve milli olmanın nerelerden geçtiğini öğrenmiş olduk.
İlnur Çevik’e göre daha Amerika Irak’a girme kararı alır almaz
Amerika ile birlikte davranmalıymışız. Eğer davransaymışız yerle
bir olan Musul’undan Kerkük’üne kadar Irak’ta pek çok kentin
yeniden imarında Türkiye’deki inşaat firmaları köşe dönermiş.
Sonra Afrin Harekatını yapmışız. Artık biz oralarda söz
sahibiymişiz ve buralar da bizden sorulurmuş. Dolayısı ile Kuzey
Irak’ta nasıl Havaalanları yapmışsak, uluslararası standartta El
Bab’tan Afrin’e kadar da yıkılan yerlerin ve alt yapının yeniden
yapılmasını biz yapacakmışız. İlnur Çevik’e bakılırsa başta
Gaziantep işadamları olmak üzere ülkemizin iş adamları ihya
olacaklarmış.
Bu kafanın nasıl bir kafa olduğunu sormuyoruz bile. Çünkü
talimini CIA’de yapmış olan İlnur Çevik gibilerinden herhalde
insani sözler işitecek değiliz. Daha da önemlisi o Kuzey Irak’ta
yaptığı işlerden kazandığı tatlı vurgunu iyi bildiği için
konuşması da bu minval üzerine oluyor.
İlnur Çevik bu arada bir önemli noktaya daha değinmiş. Eğer
Rusya hava sahasını açmamış olsaymış, biz El Bab’tan Afrin’e
kadar hiçbir yerde ne savaş uçağı kaldırabilirmişiz ne de
insansız hava aracı uçurabilir mişiz. Bak burada Çevik haklı.
Gerçekten de Rusya olur vermeseydi bunların hiç birisi olmazdı.
Yalnız burada da bir sorun var. Bugüne kadar ABD’nin en
güvenilir adamı olan İlnur Çevik acaba Amerikalıları bıraktı da
Rusların yanına mı geçti? Yoksa en iyisi ikili oynamak diye
düşünüp böyle bir görevi mi üstlendi ne dersiniz? Yok, yok bizim
bildiğimiz İlnur Çevik ölür yine de Amerikan sofrasından
kalkmaz. Bu yüzden de İlnur Çevik’in sözlerini ihtiyatla
karşılıyoruz.
İlnur Çevik’in sözlerini Afrin ya da Elbab’ta yakınlarını
yitirenler dönüp dönüp dinlemelidirler ki, çocuklarının gerçekte
niye canlarını ortaya koyduklarını iyi anlasınlar. İlnur Çevik’e
göre Afrin’de yaşamını yitiren 50 küsur askerimiz bu sayıya iki
askerimiz daha eklenmiş. Yani Çevik’e göre askerlerimiz sadece
bir sayıdan ibaret. Şehit olmuşlar olmasına da bir büyük işi de
başarmışlar. Bundan böyle iş çevrelerimiz ihya olacaklarmış, bu
da Türkiye’nin geleceği açısından büyük bir kazançmış. Bilmem
şehitlerimizin anneleri, babaları, eşleri, çocukları ve de
akrabaları çocuklarının niye öldüğünü anladılar mı dersiniz?
Bazen İlnur Çevik gibiler konuşmalı. Hem arada bir değil sık sık
konuşmalılar ki şecaat arz ederken sirkatlerini de söylesinler
ki uyuyan halkımız uyansın değil mi? Malum biz söyleyince
bazılarının kafasına bir türlü söylediklerimiz girmiyor da…
Sonuç olarak AKP ve saray iktidarı İlnur Çevik’te bir özellik
görmese niye şimdiye kadar bu adama arka çıkar, çıkmakla
yetinmez, Recep Tayyip Erdoğan onu başdanışmanları arasına alır
mıydı? Adam, nasıl modern talan yapılır iyi biliyor. Osmanlının
talanı gibi talan yöntemi günümüzde geçerliliğini yitirdiğine
göre yerini hemen modern talan almalıdır ki, halkımız canıyla,
malıyla kaybederken AKP iktidarı eliyle baş tacı edilen sömürücü
sülük tayfası da kan emdikçe şişsin. Patlarlarsa da artık o da
onların bahtına…
Bitirirken bir önemli noktaya daha değinmekte yarar var.
Türkiye Sosyalist İşçi Partisi üye ve yöneticileri bulundukları
her yerde Şeker fabrikalarının satışı ve özelleştirilmesi ile
ilgili her eyleme işçilerle, pancar üreticileriyle, oranın
kamyoncuları ve esnafıyla birlikte katılmalı ve ne pahasına
olursa olsun satışın engellenmesi için var güçleri ile mücadele
etmelidirler.
Bilinmeli ki talana ortak olanlar aynı zamanda da ülkeyi parsel
parsel yabancı güçlere satanlardır.