

turgutkocak2009@hotmail.com
TURGUT KOÇAK YOLDAŞIN YAZILARI
"HER GÜN "
AH, AHH!
TURGUT KOÇAK (GENEL BAŞKAN)
20 HAZİRAN 2013
Ah, ahh! Bizi sömürenler,
baskı altında tutup canımıza okuyanlar bizi bir anlasalar, anlamakla
kalmayıp kollarını açarak bize bir sarılsalar var ya her şey süt liman
olacak. Bizlerin yağları eriyecek ve aynı duygularla karşılık vereceğiz
ya, olmuyor işte. Bizlere karşı bir türlü kucaklayıcı olamıyorlar.
Özgürlük mü dedik, vay sen misin özgürlük diyen, vay terörist seni, vay
marjinal vay diyerek yükleniyorlar biber gazına, veriyorlar basınçlı suyu.
Punduna getirip tekme, tokat, cop artık Allah ne verdiyse girişiyorlar da
girişiyorlar. Evlere gece baskınları yapıp birçoğumuzu bir bir alıp
götürüyorlar. Oysa bizler öyle masumuz, öyle masumuz ki, nasıl olur da bu
masumluğumuz bir türlü karşılık görmez? Kimimiz öldürülmüş, kimimiz
yaralanmış organlarımızı yitirmişiz, kimimiz de ölüme karşı hastanelerde
yaşam için direniyoruz ama adamların kılları bile kıpırdamıyor. Gelip
iyileştirici şefkatleriyle yüzümüze bile baktıkları yok. Hesaplarını
yapmışlar, ortaya çıkan zararları kuruş kuruş hesaplayıp kağıtlara
dökmüşler ve açıklıyorlar; şu kadar zarar oldu diye.
Avukatın yakasına yapışıp gözaltına alıp götüreceksin, doktorlara gözdağı
verip yaralananlara insanlık görevi yaptığı için arkadan kelepçe takarak
sürükleye sürükleye götüreceksin, gazeteciler mi? işte onlara hiç mi hiç
fırsat vermeyeceksin ki, halka ve gençlerimize yapılan şiddet gizlenip
karanlıkta kalsın. Gazeteci olduğu halde salt yabancı diye gözaltına
alacak, tartaklayacak bir de casus muamelesi yapacaksın ki, gözüne kül
üfürülen kitleler vay anasına çekip hak arayanlara karşı düşman
kesilsinler. Öyle ya ne oluyorsa Recep Tayyip Erdoğan'ın dediği gibi dış
güçlerin tezgahı ile uygulanıyor sanılsın. Yalanın köküne kıran mı girdi,
ille de camide içki içildi, türbanlı bayana saldırılıp, üstüne çiş
yapılarak bayıltıldı diyeceksin ki, hak için ayağa kalkanların ne kadar
haksız oldukları uyutulanlar arasında bir rüzgar gibi dolaşsın ve hak
arayanların insan bile olmadıklarını sürü yerine konulanlar, kafalarının
içinde daha da bir pekiştirsinler.
Ama dedik ya, bir türlü aramızda iletişim kuramıyoruz. egemen güçler
hanyaya bakıyor, bizler konyaya. Bir türlü aynı noktaya bakıp da sıcak
sıcak kucaklaşarak aramızdaki, buzları eritemiyoruz. Bir eritsek var ya,
vallahi de billahi de koyun kurt ile gezecek. Ah şu yöneticiler ahh! Bizim
içimizde yok mu sıcak bir kucaklaşmanın kıymetini bilmeyenler? Olmaz mı,
gani. Nuh diyorlar da peygamber demiyorlar, kucaklaşmayız da kucaklaşmayız
diyerek kendilerine yapılanları bir türlü unutmak istemiyorlar.
Ya işte efendim işler hiç de iyi değil. Ama böyle dönemlerde ortalığa
dökülüp tarafları kucaklaştırmak için kolları sıvayanlar da az değil.
Durmadan Recep Tayyip Erdoğan'ın sertliğinden, dediğim dedik bir politika
uygulamasından dem vurarak, Bülent Arınç'ı, olmadı Abdullah Gül'ü
yumuşaklık için göreve çağırıyorlar. Akıllarında AKP iktidarının içinde
gedik açmak var ya durmadan bu düşünceyi pompalıyorlar da pompalıyorlar.
Ne kötü bunca etmelere, gitmelere karşın Bay Recep Tayyip Erdoğan'da
yumuşama yok. O, kendisine karşı başkaldırdıklarını düşünenlerin
ezilmesinden yana. Tıpkı 1905 tarihinde Çar'a dilekçe vermek için
meydanlara doluşan ve atlı Kazaklarca kılıçtan geçirilenler gibi birileri
bizi dilekçe veren konumuna itmek istiyor. Bu durumda bizim kılıçtan
geçirilmemizde Recep Tayyip Erdoğan'ın iki dudağının arasında sayılır. O
boşaltılacak diyor, iş tamam. ortalık cehenneme çevrilmiş, o kimse
sokaklara çıkmayacak diyor sokaklar köşe köşe polislerce tutuluyor.
Yani; ne diyelim evdeki hesap çarşıya uymuyor. Bizleri kucaklaştırmak
isteyenlerin çabalarını ya yel, ya da sel alıp gidiyor. Aslına bakılırsa,
biz açlığa, işsizliğe, yoksulluğa, insan yerine konmamaya, özgürlükleri
elinden alınmış köle muamelesi görmeye talim edelim, kucaklaşıp unutalım
bize reva görülenleri isteniyor. Daha da önemlisi egemen güçler adına
iktidar eden Bay Recep Tayyip Erdoğan kılını bile kıpırdatmazken bu
politika pompalandıkça pompalanıyor. İşin içinde bir halt var ya neyse.
Birileri kurulu düzenin sarsılıp temelinden çatırdayacağından çok ama çok
korkuyor. Baksanıza devreye Amerikan Büyükelçi Ricadone bile girdi. AKP'yi
ziyaret ederek onlara yumuşama öğütleri verdi. Bu konu ile ilgili olarak
başta Recep Tayyip Erdoğan olmak üzere hiçbir AKP yöneticisi tarafından
Amerika'nın nasihatlerine ses çıkarılmazken. AB'den gelen eleştirilere
karşı hem Recep Tayyip Erdoğan ve tüm AKP yöneticileri ne yaman şeyler
söylüyorlar ne yaman.
Sonuç olarak bir şey anlaşılmıştır. kim ne söylerse söylesin, kim
kitlelere ne akıl verirse versin kucaklaşma sağlanamayacak. Bu bir sınıf
mücadelesi ve iktidar kavgasıdır ki, egemen sınıflar olup bitenlerin tam
anlamıyla farkında. Ezilen kesimlerse farkına varmak için büyük çaba
harcıyorlar, farkına varıyorlar da.
Gezi Parkı eylemi olarak başlayan eylemler kısa zamanda bir halk
hareketine dönüştüyse ve de artık istekler Gezi Parkı ile sınırlı
kalmadıysa bir ölçüde de olsa takke düşmüş kel görünmüştür. Ya da ne kadar
denk düşer bilemem ama cin bir kez şişeden çıkmıştır. Geri şişeye koymanın
olanağı da yoktur. Pansuman tedbirlerle sistemi kurtarmak isteyenlerin
çabaları karşılık bulmuyor.
Yaraya fitil salmanın zamanı çoktan gelmiştir çoktan...
TURGUT KOÇAK YOLDAŞIN "HER GÜN" BAŞLIKLI ÖNCEKİ YAZILARI
ANA
SAYFA |